2020 Döngüsünün İlkdördün Fazı: 15 Haziran 2025 Jüpiter–Satürn Karesi

13–19 dakika

oku

2020 yılının sonunda Kova burcunda başlayan Jüpiter–Satürn kavuşumu, yaklaşık 20 yıllık yeni bir döngünün tohumlarını atmıştı. Şimdi, aradan geçen dört buçuk yılın ardından, 15 Haziran 2025’te bu döngünün ilkdördün fazına ulaşıyoruz. Bu tarihte Jüpiter 1° Yengeç ve Satürn 1° Koç burçlarında tam kare açıyla karşı karşıya gelecek. Astrologlar için teknik olarak son derece önemli olan bu görünüm, tıpkı Ay döngüsündeki ilkdördün gibi, yeniay niteliğindeki 2020 kavuşumunun ilk kritik dönemeç noktasına işaret eder. Hem kolektif düzeyde hem de bireysel yaşamlarımızda bir dönüm noktası olarak görülebilecek bu Jüpiter–Satürn karesini, teknik ayrıntılar ve sembolik anlamlarıyla derinlemesine inceleyelim.

2020 Kavuşumundan 2025 İlkdördününe: Döngünün Hikâyesi

21 Aralık 2020’de Jüpiter ve Satürn’ün 0° Kova burcunda kavuşmasıyla büyük bir döngü başladı. Bu kavuşum, yalnızca iki gezegenin bir araya gelmesi değil, aynı zamanda yaklaşık 200 yıldır ilk kez hava elementinde gerçekleşen bir Jüpiter–Satürn kavuşumu olduğu için tarihi önemdeydi. Kolektif düzlemde, 2020 kavuşumu yeni bir toplumsal düzenin, teknoloji ve fikirlerin ön plana çıkacağı bir dönemin başlangıcı olarak yorumlandı. Nitekim tam o sıralarda tüm dünyayı sarsan pandemi ve ekonomik kriz, eski yapıların zorlandığını ve yeni bir düzen ihtiyacını gösterir nitelikteydi. Bu zorlu “yeniay” anı, toplumsal yapıda ve bireysel hayatlarımızda köklü değişimlerin tohumlarını attı.

Aradan geçen birkaç yıl, bu tohumların filizlenmesi için bir hazırlık ve uyumlanma süreci oldu. Jüpiter ve Satürn farklı burçlardan ilerlerken, hayatlarımızda kimi zaman fırsatlar (Jüpiter) kimi zaman da kısıtlar (Satürn) deneyimledik. İlkdördün fazına denk gelen kare açı ise bu döngünün ilk büyük sınavı veya “kriz ve aksiyon” evresi olarak görülebilir. Astrolojide bir kavuşum, yeni bir hikâyenin başlangıcıysa, kare açılar o hikâyenin dönüm noktalarıdır. Şimdi 2025 ortasında gezegenler üçüncü kez 90°’lik açıyla gerilim oluştururken, 2020’de filizlenen niyet ve vizyonlarımızın gerçekle yüzleşme vakti geldi.

Astrolojik olarak bu evreye “ilk dördün krizi” de denir. Yani, kavuşumda doğan fırsatlar ve fikirler hâlâ geçerlidir, ancak ilerleme kaydetmek için bazı düzeltmelere ve kararlara ihtiyaç vardır. Tıpkı hilal evresinden ilk dördüne geçen Ay gibi, ışığın yarısı görünür hale gelir – burada da döngünün ana temalarının bir kısmı iyice belirginleşir ve eylem gerektiren durumlar ortaya çıkar. 2020’de atılan tohumların yeşermesi için şimdi ciddi adımlar atılmalıdır. Bu kare, “kritik bir dönemeç” olarak tanımlanır; büyümenin mümkün olduğunu biliriz ama artık kendimize sormamız gereken önemli sorular vardır:

  • “Hangi fırsatlara odaklanmalıyım, hangilerini bırakmalıyım?”
  • “Vizyonum doğrultusunda ilerlemek için somut olarak ne yapmalıyım?”
  • “Hedeflerime ulaşmak adına gereken zaman, emek ve riski göze alabilir miyim?”

İşte Jüpiter–Satürn karesi, bu tür soruları gündeme getirerek bizleri geçmişle gelecek arasında bir muhasebeye davet eder. Geçmişin dersleri ile geleceğin vaatleri arasındaki köprü tam da buradan geçiyor.

Teknik Bakış: Jüpiter 1° Yengeç – Satürn 1° Koç Karesi

15 Haziran 2025’teki Jüpiter–Satürn karesinin teknik detaylarına baktığımızda, her iki gezegenin de öncü burçların ilk derecelerinde olduğunu görüyoruz: Jüpiter 1 derece Yengeç’te, Satürn ise 1 derece Koç’ta buluşuyor. Bu durum birkaç açıdan dikkat çekicidir:

  • Öncü Burçlar: Koç ve Yengeç astrolojide “öncü” nitelikte burçlardır, yani yeni başlangıçları, inisiyatifi ve değişimi temsil ederler. Kare açının bu burçlarda gerçekleşmesi, gökyüzündeki enerjinin durağan değil, aksine harekete geçirici olduğunu gösterir. Son aylarda Jüpiter ve Satürn değişken burçlarda (İkizler-Balık ekseninde) kareyi tetiklemiş, bizlere farklı olasılıkları gösterip adapte olmamızı sağlamış olabilir. Ancak şimdi öncü enerji devrede: Artık kararsız kalmak yerine somut adımlar atma zamanı geldiğini vurgular.
  • Dereceler ve Koşullar: Her iki gezegen de burçlarının 1. derecesinde, yani henüz o burcun konularına “giriş” yapmış haldeler. Bu dereceler “kritik” sayılabilir; çünkü bir burcun ilk derecesi, o burcun enerjisinin saf ve ham biçimde ortaya çıktığı noktadır. Dolayısıyla Jüpiter 1° Yengeç’te büyüme arzusunu samimi duygusal ihtiyaçlar üzerinden ortaya koyarken, Satürn 1° Koç’ta kontrol ve sorumluluk duygusunu ilk kez benlik ve mücadele alanında sınamaya başlar.
  • Güçlü Jüpiter ve Zorlanan Satürn: Bu karşılaşmanın bir diğer önemli tarafı da gezegenlerin içinde bulundukları burçlardaki güç durumlarıdır. Jüpiter Yengeç burcunda yücelir, yani en verimli ve rahat halindedir. Genişleme, büyüme, bereket ilkeleri duygusal alanda destek bulur; empati, koruma, aidiyet temaları Jüpiter’in iyicil doğasıyla büyür. Buna karşılık Satürn Koç burcunda düşüşte kabul edilir – bir başka deyişle Satürn burada zorlanır, rahat çalışamaz. Zira Satürn’ün disiplin, sabır ve planlama gerektiren doğası, Koç’un aceleci, atılgan ve bireysel enerjisiyle çatışır. Satürn Koç’tayken “hemen şimdi olsun” diye direten bir güçle, “önce sorumluluklarını yerine getir” diyen bir güç karşı karşıya kalır. Bu da hem gökyüzünde hem yeryüzünde bir tür fren ve gaz pedalı etkisi yaratır: Bir yanda Jüpiter’in bastığı gaz, diğer yanda Satürn’ün çektiği fren vardır. Sonuçta ortaya çıkan gerilim, kontrollü bir ilerleme sağlama potansiyeli taşır.
  • Kare Açı Kalitesi: Astrolojide kare (90°) açılar, zorlu fakat dinamik açı kaliteleriyle bilinir. İki enerji arasında kolay bir uyum değil, tersine bir çarpışma ve çatışma vardır. Ancak bu çatışma yıkıcı olmak zorunda değildir; doğru kullanıldığında büyük bir hareket ve değişim potansiyeli barındırır. Kare açı, adeta evrendeki “dördüncü vites” gibidir – bizi mevcut durumdan çıkmaya, konfor alanımızı terk edip eyleme geçmeye zorlar. Bu nedenle Jüpiter–Satürn karesi de “artık bir şeylerin değişmesi gerekiyor” mesajı verir. İki gezegen de hayatımızın temel yapılarıyla ilişkili olduğundan (Jüpiter genişleme ve inançlarımız, Satürn yapı ve sınırlarımızdır), aralarındaki kare açı kaçınılmaz bir değişim ihtiyacını simgeler.

Özetle, 15 Haziran’daki bu görünüm teknik açıdan hem güçlü bir gerilim hem de büyük bir enerji barındırıyor. Jüpiter’in iyimserliği ve büyüme arzusuyla Satürn’ün ciddiyeti ve sınavları köşebaşında karşılaşıyor. İlk bakışta uzlaşmaları zor görünse de, aslında birbirlerini tamamlayıcı bir potansiyele de sahipler: Biri olmadan diğeri eksik kalacak bir ikili. Şimdi gelin, bu gökyüzü olayının kolektif ve bireysel anlamda bizlere neler fısıldadığına bakalım.

Kolektif Temalar: Büyüme ile Sorumluluk Arasında Dünya

Jüpiter ve Satürn, astrolojide “sosyal gezegenler” olarak bilinir; bireysel haritalarımızda olduğu kadar, toplumların ve dünyanın genel gidişatında da belirleyici rol oynarlar. Bu nedenle Jüpiter–Satürn karesi meydana geldiğinde, etkilerini yalnız tek tek kişilerde değil, kolektif bilinçte ve dünya olaylarında da görürüz. 15 Haziran 2025’teki kareyi kolektif düzlemde yorumlarken, öncelikle bu gezegenlerin temsil ettikleri ilke ve temaların çatışmasına bakmalıyız:

  • Ekspansiyon vs. Kontraksiyon: Jüpiter genişlemeyi, büyümeyi, vizyonu ve iyimserliği; Satürn ise daralmayı, yapılandırmayı, sorumluluğu ve gerçekçiliği temsil eder. Bu kare, genişleme ve daralma prensiplerinin gökyüzünde düelloya tutuşması gibidir. Toplumsal düzeyde, ekonomik büyüme ve fırsatlar ile mali disiplin ve kısıtlamalar arasındaki denge ön plana çıkabilir. Nitekim bu tarihler, dünya ekonomisinde bir “kazanç ve sorumluluğun dengesi” arayışını tetikleyebilir. Örneğin ülkeler büyüme hedefleriyle bütçe gerçekleri arasında kalabilir; bol keseden harcama ile kemer sıkma politikaları çatışabilir. 2020 kavuşumu sırasında yaşanan ekonomik kırılmaların ardından, şimdi küresel sistemin daha sürdürülebilir bir rotaya oturması için kararlar alınması gerekebilir.
  • Güvenlik vs. Özgürlük: Jüpiter’in Yengeç burcunda ilerlemesi, halk, vatan, aile ve güvenlik temalarını büyütürken, Satürn’ün Koç’taki konumu bireysel irade, liderlik ve mücadele konularında kısıtlayıcı bir ciddiyet getirebilir. Bu ikilem, dünya sahnesinde “korunma ihtiyacı” ile “inisiyatif alma ihtiyacı”nı karşı karşıya getirebilir. Örneğin ulusların kendi sınırlarını koruma ve iç güvenliği sağlama çabaları (Yengeç teması), dünya genelindeki özgürlük hareketleri veya bağımsızlık talepleriyle (Koç teması) çatışabilir. Göç ve sınırlar konusu özellikle dikkat çekebilir; zira Jüpiter Yengeç’te iken tarihte sıkça büyük göç dalgaları, vatan kavramında sarsıntılar yaşandığı görülmüştür. Bu dönemde ülkeler arasında mülteci krizleri, sınır güvenliği tartışmaları ve “evimizde güvende miyiz?” sorusunu gündeme getiren olaylar yaşanabilir. Bir yanda korunma ve ait olma güdüsüyle hareket eden kitleler, diğer yanda yeni bir düzen kurmak isteyen cesur çıkışlar… Dünya sahnesi bu kutupların gerilimini deneyimliyor olacak.
  • Eski Düzen vs. Yeni Dönem: 2020’deki Jüpiter–Satürn kavuşumu, yaklaşık 200 yıllık toprak elementi döngülerini kapatıp hava elementi çağını başlatarak (Kova kavuşumu) aslında Yeni Dünya Düzeni tartışmalarına bile ilham vermişti. 2025’teki ilkdördün karesi ise, bu yeni dönemin ilk büyük sınavı olarak görülebilir. Küresel ölçekte, eski düzenin güçleri ile yeni düzenin filizleri arasındaki çekişme daha da belirginleşebilir. Nitekim dünya liderlerinin önümüzdeki on yıla dair büyük hedefleri – örneğin 2030 sürdürülebilir kalkınma ajandaları – tam da bu Jüpiter–Satürn döngüsünün karşıtlık (dolunay) evresine denk geliyor. 2025 karesi, 2030’a giden yolda bir kavşak gibidir: Hangi yöne dönüleceğine dair kritik kolektif kararlar alınması gerekebilir. Küresel elit tabir edilen güç odaklarının planları ile halkların uyanışı ve bilinç seviyesi arasındaki mücadele bu dönemeçte iyice su yüzüne çıkabilir. Bir anlamda, “kim büyüyecek, kim yönetecek?” sorusu gezegenler arası bir gerilim hattı olarak dünyaya yansır. Burada önemli olan, toplumların bilinçli seçimler yapması ve evrensel adalet ile düzen prensiplerinden sapmamalarıdır. Satürn’ün sınavı, sistemi sağlam temeller üzerine kurma gerekliliğidir; aksi takdirde kontrolsüz kaos ortamı güç kazanabilir.
  • Doğal ve Sosyal Krizler: Jüpiter–Satürn karesi dönemleri, tarihsel olarak doğal afetlerde veya toplumsal çalkantılarda artış getirebilir. Özellikle Jüpiter’in Yengeç’te olması, su ve toprak elementleriyle ilgili olayları (sel, fırtına, depremsellik vb.) gündeme taşıyabilir. Satürn Koç ise ateş elementi vurgusuyla yangınlar veya çatışmalı durumlarla özdeşleşebilir. Toplumsal alanda ise halkın temel ihtiyaçlarına erişimi, barınma ve gıda güvenliği gibi konular kritikliğini artırabilir. Bu transit altında ortaya çıkan krizler, insanlığı bir anlamda “evini yeniden düzenlemeye” zorlar. Olumsuz örnekler olsa da, bu süreç bir uyanış ve dönüşüm getirir: Eski yapılar çökerken, daha adil ve sürdürülebilir olanı inşa etme fırsatı doğar.

Tüm bu kolektif temalar bize şunu gösteriyor: Dünya, büyüme ile sorumluluk arasında bir denge kurma sınavından geçiyor. Jüpiter–Satürn karesi, küresel ölçekte “büyük fırsatlar, büyük sorumluluklar getirir” diyebiliriz. Bir yandan yeni keşifler, ilerlemeler, iyimser gelişmeler mümkün (Jüpiter), diğer yandan bunların kalıcı ve sağlıklı olabilmesi için disiplinli bir çaba ve düzen kurulması şart (Satürn). Bu transit, insanlığın önüne önemli karar noktaları çıkaracak; bizlere düşense geçmiş hatalardan ders alarak, geleceği sağlam temeller üzerine kurmak olacaktır.

Bireysel Temalar: İçsel Büyüme ve Dışsal Mücadele

Gökyüzündeki bu güçlü kare açı, makro düzeyde olduğu kadar mikro düzeyde, yani bireylerin hayatlarında da hissedilecektir. Her birimiz kendi doğum haritamıza göre farklı alanlarda etkilenmekle birlikte, genel olarak Jüpiter–Satürn karesinin bireysel yansımaları şu temalarda yoğunlaşır:

  • Hayaller vs. Gerçekler: Jüpiter’in büyüten enerjisi kişisel hayatlarımızda vizyonlarımızı ve umutlarımızı sembolize eder. Satürn’ün sınavcı enerjisi ise sorumluluklarımızı, korkularımızı ve sınırlarımızı temsil eder. Bu kare açı, içimizdeki iyimser ses ile kuşkucu sesin çatışmasına benzetilebilir. Bir yanımız “ileri git, genişle, hayallerini gerçekleştir” derken (Jüpiter), diğer yanımız “önce ayağını yere sağlam bas, ya yapamazsan?” diye fısıldar (Satürn). Sonuçta birçok kişi kendi yaşamında dönüp bakacak: 2020 civarında filizlenen büyük hedeflerim neydi, şimdi bunların neresindeyim? Şayet yolunda gitmeyen şeyler varsa, pes etmeli miyim yoksa yöntem mi değiştirmeliyim? İşte bu transit tam da bu iç hesaplaşmayı tetikler. Amaç hayallerimizi öldürmek değil, onları gerçekle uyumlu hale getirmektir. Satürn, Jüpiter’in toz pembe hayallerini sınayarak, gerçekçi ve uygulanabilir olanı ayırt etmemizi ister. Bu sayede hayallerimizi tamamen bırakmak yerine, sağlam bir planla destekleyerek gerçekleştirme şansımız artar.
  • Ait Olmak vs. Özgür Olmak: Jüpiter’in Yengeç’te oluşu, duygusal tatmin, aile, aidiyet duygusunu büyütürken, Satürn’ün Koç’ta oluşu bireysel bağımsızlık ve tek başına mücadele etme temasını hayatımıza sokar. Birçok kişi için ilişkiler ve kişisel alan konularında önemli sorgulamalar açığa çıkabilir. “Sevdiklerime, aileme mi aidim, yoksa kendime mi ait olmalıyım?” sorusu belirginleşebilir. Yakın ilişkilerde “Beni seven insanlar beni ben olarak kabul ediyor mu?”, “Kendim olma özgürlüğümü yakınlarımla dengeleyebilir miyim?” şeklinde iç muhasebeler yaşanabilir. Kimileri aileden veya geçmişten gelen yükümlülüklerin ağırlığını daha fazla hissedebilir; ebeveynlik, ev içi roller, bakım verme sorumlulukları ile kendi bireysel ihtiyaçlarını çatıştıran durumlar oluşabilir. Bu kare, bazılarımızı ailesel köklerimiz ile kişisel yolumuz arasında kalmaya itebilir. Burada Satürn’ün öğretisi, sağlıklı sınırlar koyabilmektir: Kendimizi tamamen feda etmeden sevebilmek, kimseyi tamamen dışlamadan özgür kalabilmek. İlişkilerde dengeyi bulmak için açık iletişim ve karşılıklı anlayış şart olacak.
  • Büyüme İsteği vs. Duvara Çarpmak: Birçoğumuz 2025 yılına girerken hayatımızın bir alanında büyümek, ilerlemek, belki cesur bir adım atmak istiyoruz. Bu ister kariyerde terfi, ister yeni bir işe girişmek, ister şehir değiştirmek veya ilişki kurmak olsun, Jüpiter’in coşkusuyla “hadi yap!” diyoruz. Ne var ki Satürn karesi altında sıklıkla bir gecikme veya engel ile karşılaşmak olasıdır. Sanki evren bizim acelemize “yavaşla, planlı ilerle” diyerek cevap verir. Örneğin iş değiştirmek isteyen biri beklenmedik bir engelle karşılaşabilir, ev almak isteyen bir başkası finansal bir kısıtla yüzleşebilir. Bu süreçte sabırsız davranmak yerine, her gecikmenin veya engelin bize ne öğrettiğine bakmak önemlidir. Aslında gökyüzü bu kareyle bize “büyü ama acele etme, hisset ama kontrolü kaybetme, harekete geç ama plan yapmayı unutma” diyor. Yani, denge anahtar kelime. Eğer işler istediğimiz hızda ilerlemiyorsa umutsuzluğa kapılmak yerine stratejimizi gözden geçirmek, belki de daha sağlam bir temel atmak gerekiyor. Unutmayalım, ilkdördün evresi bir “büyüme sancısı” dönemi olabilir. Nasıl ki ergenlikte hızlı büyüyen kemiklerimiz ağrır, burada da ideallerimiz büyürken gerçeklerin baskısıyla rahatsızlık hissedebiliriz. Bu sancı, gelişimin doğal bir parçası – eğer pes etmezsek, bu direnç bize güç kazandıracaktır.
  • Karar Zamanı ve Sorumluluk Almak: Jüpiter–Satürn karesi bireysel anlamda bir karar anını simgeler. 2020’den bu yana hayatımızda gelişen olaylar şimdi bizi bazı kritik seçimlere zorluyor olabilir. Artık bazı eski inançlarımızı veya alışkanlıklarımızı gözden geçirmek durumundayız. Bu transit altında “ya tamam ya devam” niteliğinde kararlarla karşılaşabiliriz. Örneğin sağlıksız bir ilişkiyi sürdürüp sürdürmemeye, tatmin etmeyen bir işte kalıp kalmamaya, zararlı bir alışkanlığı bırakmaya veya yaşam yönümüzü tamamen değiştirmeye dair cesur kararlar alabiliriz. Satürn’ün etkisi, kararlarımızın sorumluluğunu tamamen üstlenmemizi gerektirir. Artık suçlayacak bahane, erteleyecek zaman kalmamıştır. Jüpiter ise bu kararlarda bize içsel bir inanç ve cesaret aşılamaya çalışır. İkisini birleştirmek, yani cesaretle sorumluluk almak, işte bu dönemin bireysel ruhsal dersidir. Bu süreçte kendi iç sesimizi dinlemek, gerçekten ne istediğimizi netleştirmek çok önemli. Zira Satürn’ün getirdiği engeller bazen evrenden ziyade kendi içimizdeki korkulardan kaynaklanır. Bu nedenle kare açı bize şunu sorar: “Engel gerçekten dışarıda mı, yoksa kendi içimde mi?” Bu soruya dürüstçe yanıt vermek, kilidi açacaktır.
  • Ruhsal ve Psikolojik Büyüme: Son olarak, Jüpiter–Satürn karesi bir ruhsal olgunlaşma dönemine de işaret eder. Jüpiter’in temsil ettiği inanç sistemlerimiz, hayat felsefemiz Satürn tarafından sorguya çekilir. Bu, inandığımız şeyleri tamamen yitirmek anlamına gelmez; ancak fazla naif veya gerçekdışı yanlarımız varsa, onları törpülememiz gerekebilir. Örneğin hayata hep Polyanna gözlüğüyle bakıyorsak, Satürn bize zorlukların gerçek olduğunu hatırlatır. Tam tersi, eğer aşırı karamsar ve katı isek, Jüpiter bizi biraz daha umutlu ve esnek olmaya davet eder. Bu transit altında kişisel gelişim çalışmalarına yönelmek, terapiyle içsel sınırlarımızı keşfetmek, manevi pratiklerle hem kendimize hem başkalarına karşı daha sorumlu ve iyimser bir tutum geliştirmek mümkün. Duygusal olgunluk, bu dönemin belki de en önemli anahtar kelimesidir: “Hisset ama dramatize etme”, “Cesur ol ama neye karşı durduğunu iyi bil”, “Kimseye körü körüne bağlanmadan sev, kendinden ödün vermeden fedakarlık yap” gibi dersler karşımıza çıkabilir.

Bu bireysel temalar elbette herkesin yaşamına farklı şekillerde yansıyacaktır. Özellikle haritasında öncü burçların (Koç, Yengeç, Terazi, Oğlak) ilk derecelerinde gezegenleri veya önemli noktaları olanlar, bu kareyi daha belirgin şekilde hissedebilirler. Hayatınızın hangi alanında bir şeyler değişme baskısı altındaysa, bilin ki Jüpiter–Satürn karesi orada bir karar zamanı getirmiş demektir. Bu noktada tavsiye, ne tamamen aşırı iyimserlikle riskleri yok saymak, ne de korkuya kapılıp fırsatları teperek içe kapanmamaktır. İkisinin dengesini bulmak gerekiyor. Gecikmeler veya engeller sizi yıldırmasın; belki de evren böylece size daha sağlam bir temel hazırlama şansı sunuyor. Aynı şekilde, sadece büyüme hırsıyla düşünmeden adım atmak da istemeyiz; Satürn’ün uyarılarını dikkate alarak temkinli ilerlemeliyiz. Kısacası, hem Jüpiter’in inanç ve ümit dolu vizyonunu, hem Satürn’ün disiplin ve gerçekçilik dolu stratejisini kucaklayabilirsek, bu sınavdan büyüyerek çıkabiliriz.

Geçmiş, Dönüşüm ve Gelecek: Karesel Dönemeç ve Ötesi

Jüpiter–Satürn karesini anlamlandırırken onu, döngünün bütünlüğü içinde geçmiş, dönüşüm ve gelecek üçlemesiyle ele almak ufuk açıcı olacaktır.

Geçmiş: 2020’deki Jüpiter–Satürn kavuşumu, eski bir 20 yıllık döngüyü kapatıp yenisini başlatırken hepimizi bir şekilde etkilemişti. Kimi için bu, kariyerinde yepyeni bir yönün filizlenmesiydi; kimisi için ilişkilerinde bir milat, kimisi için ise içsel olarak değerlerini ve önceliklerini sorgulamaya başladığı bir kırılma noktasıydı. Kolektif anlamda pandemiyle birlikte çalışma, iletişim ve yaşama biçimlerimiz kökten değişmeye başladı – dijitalleşme hızlandı, küreselleşmenin artıları ve eksileri yeni bir gözle görülür oldu, toplumsal eşitlik ve adalet arayışları kuvvetlendi. Tüm bunlar 2020 kavuşumunun bizlere getirdiği “yeni bir çağ”ın belirtileriydi. O dönem ekilen tohumlar belki hemen meyve vermedi, ancak gözle görülmese de toprağın altında filizlenmeye devam etti.

Dönüşüm (Şimdi): 15 Haziran 2025 itibarıyla gelen ilkdördün karesi, işte bu filizlerin toprağı yarıp yüzeye çıkmaya çalıştığı, ancak bazı taş ve engellerle karşılaştığı ana denk geliyor. Bu yüzden bu kare, bir dönüşüm krizidir. “Kriz” kelimesi kulağa ürkütücü gelebilir, ama Çincede kriz için kullanılan ideogramın hem tehlike hem fırsat anlamına gelmesi gibi, burada da iki boyut mevcut. Şu anda hem bireysel hayatlarımızda hem de kolektif düzlemde, eskiyle yeni iç içe geçmiş durumda. 2020 öncesinin alışkanlıkları ve düzenleri henüz tam ölmedi; 2020 ile başlayan yenilikler ise tam doğmadı. Kare açı, bu arada kalmışlığı bitirmek adına evrenin yaptığı bir “zorlamadır”. Tabiri caizse, bizi silkeliyor ve uyandırıyor.

Bu dönemde alacağımız kararlar, yapacağımız hamleler son derece önemli. Çünkü bu kararlar, döngünün geri kalanının gidişatını etkileyecek. İlkdördün fazında verilen kararlar, tıpkı büyüyen Ay’ın aldığı şekil gibi geleceğin koşullarını hazırlar. Bu yüzden bu kareyi bir “karar dönemeci” olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Karar vermekten kaçınmak da bir tercih elbette, ancak unutmayalım ki Satürn’ün gölgesinde korkuya yenik düşüp hiç adım atmamak, Jüpiter’in sunmak istediği fırsatların kaçmasına yol açabilir. Tam tersine düşünmeden fevri adımlar atmak da yine Satürn duvarına çarpabilir. En iyisi, şu anın enerjisini iyi okuyup neyin değişmesi gerektiğini dürüstçe tespit etmek ve bu değişimi hayata geçirmek için plan yapmaya başlamaktır. Evren bizden neyi bırakmamızı, neyi güçlendirmemizi istiyor? Her birimiz için cevabı farklı olsa da, içsel rehberimiz aslında bunu fısıldıyor olacak. Yeter ki kulak verelim.

Gelecek: Jüpiter–Satürn döngüsünün bir sonraki önemli aşaması, yaklaşık 5 yıl sonra yaşanacak karşıt açı (opozisyon), yani dolunay fazıdır. Öngörülere göre 2030-2031 yıllarında Jüpiter Yay burcunda, Satürn de İkizler burcunda karşı karşıya gelerek bu döngünün zirve noktasını oluşturacak. O zaman geldiğinde, 2020’de başlayan hikâyenin meyveleri tüm açıklığıyla ortaya çıkacak – tıpkı dolunayın geceyi aydınlatması gibi. İşte 2025’te şu an yaşadığımız kare, o gelecekteki dolunayın nasıl görüneceğini şekillendirecek. Eğer şimdi doğru adımları atar, cesaret ve sorumlulukla dönüşüm gerektiren noktaları halledersek, 2030’ların başında ödül ve hasat zamanı gelebilir. Aksi takdirde, bu karede görmezden gelinen meseleler, opozisyonda çok daha büyümüş şekilde karşımıza çıkabilir. Kolektif olarak da benzer şekilde, insanlık 2030 civarında büyük bir yüzleşme yaşayacak – bu bir başarı hikâyesi de olabilir, zor bir ders de. O yüzden “geleceğin tarihini, bugünün kararları yazar” desek yeridir.

Daha da ilerisi, 2030’lardaki karşıtlıktan sonra 2035 civarında sondördün karesi ve nihayet 2040’ta yeni bir kavuşum ile bu döngü tamamlanacak. Yani şu anda aslında 2040’a kadar uzanan bir sürecin kritik ilk virajındayız. Bu uzun vadeli bakış, bugünkü olaylara daha geniş perspektiften bakabilmemizi sağlar. Belki bugün yaşadığımız zorluklar, ilerideki büyük başarıların inşası için gereklidir. Belki de şimdi aldığımız radikal kararlar, gelecekte torunlarımıza daha iyi bir dünya bırakmamızı sağlayacaktır.

Sonuç: 15 Haziran 2025 Jüpiter–Satürn karesi, geçmişin mirası ile geleceğin potansiyeli arasındaki köprü olarak hayatlarımıza dokunuyor. Bu köprüden geçerken, herkesin hem kendi iç evreninde hem dış dünyada bir denge sınavı verdiğini söyleyebiliriz. Unutmayalım ki Jüpiter ve Satürn, zodyağın adeta öğretmenleridir: Biri iyimserlikle ders verir, diğeri disiplinle. Şimdi bu iki öğretmen aynı anda karşımızda duruyor. İkisinin de dersini almak, bütüncül bir bilgelik kazanmak demek.

Bu süreçte geçmişe dönüp bakmaktan, hatalarımızı kabul edip ders çıkarmaktan çekinmeyelim (Satürn’ün öğüdü). Aynı zamanda geleceğe dair umutlarımızı da canlı tutalım; büyük hayaller kurmaktan korkmayalım (Jüpiter’in öğüdü). Ama en önemlisi, şu anda, tam da bugün gereken eylemleri yapmaya niyet edelim. Gökyüzündeki bu güçlü enerji bizleri destekleyecek ve yönlendirecektir – yeter ki biz içten bir niyetle sorumluluğu alalım ve yola çıkalım.

Son olarak, bu transitin mesajını bir cümlede özetlemek gerekirse: “Büyü ama sorumlulukla, ilerle ama sağlam adımlarla”. Jüpiter–Satürn ilkdördün fazı, hayatımızda hem öğretici hem sezgisel bir rehber olarak belirdi. Bu rehberlik sayesinde, geçmişin deneyimlerini geleceğin vizyonuyla harmanlayıp şimdi, tam da bu anda en iyi kararlarımızı verebiliriz. Gökyüzünün bu önemli karesi hepimize kutlu olsun; gerekli farkındalıkları getirmesi ve hem bireysel hem kolektif hayatlarımızda hayırlı dönüşümlere vesile olması dileğiyle.

Yorum bırakın