Bu yaz sadece doğa değil; vicdan da yangın yeriydi.
2025 yazı…
Sıcaklık rekorları, kontrol edilemeyen yangınlar, çaresizce göğe bakan insanlar.
Ama gökyüzü boş değildi.
Ormanlar cayır cayır yanarken, yukarıda gezegenler kendi kriz toplantılarını yapıyordu.
Ve biz, belki de felaketi yerde değil, gökte okuyabilirdik.
Bu yaz yaşadığımız orman yangınları yalnızca meteorolojik değil; astrolojik olarak da bir “yangın haritası”ydı. Gökyüzünde bastırılmış enerjiler, patlamaya hazır açılar, yıkım ve arınma iç içeydi. Toprak kurudu, hava ağırlaştı, duman göğe yükseldi. Türkiye’nin dört bir yanında ciğerlerimiz yandı, ağaçlar kül oldu, göğümüzde kara bir örtü gezdi.
Peki, bu felaketin gökyüzünde bir iz düşümü yok muydu?
Ben bir astrolog olarak gökyüzünü yalnızca kişisel kaderlerin pusulası olarak görmem. Aynı zamanda kolektif hafızayı yazan, doğanın ritmini konuşan, halkların hikâyesini fısıldayan bir semboller dili olarak okurum.
Ve evet, 2025’in göksel haritası bize bu ateşin yalnızca bir tesadüf olmadığını söylüyordu.
Mars–Plüton Karşıtlığı: Ateşin ve Gücün Çarpışması (27 Nisan 2025)2025 yazına damgasını vuran ilk büyük tetikleyici, 27 Nisan’da kesinleşen Mars–Plüton karşıtlığı oldu.
- Mars Aslan burcundaydı: Gurur, gösteri, ateş elementi ve görünür mücadele.
- Plüton Kova burcundaydı: Kolektif sistemler, ani krizler ve kontrolsüz dönüşüm.
Bu karşıtlık, özellikle sabit burçlarda gerçekleştiği için etkisi uzun sürelidir.
Mars yangını başlatır, Plüton ise onu kökten dönüştürür.
Yangınların hızla yayılması, kontrol edilememesi ve müdahalelerin yetersiz kalması tam da bu gezegensel çatışmanın sahadaki karşılığıydı.
Mars–Uranüs Karesi: Ani Patlamalar ve Kaotik Enerji (15 Haziran 2025)
15 Haziran 2025’te kesinleşen Mars–Uranüs karesi, bu dönemde yaşanan yangınların ani ve kontrolsüz doğasını açıkça yansıtıyordu.
- Mars Aslan burcundayken,
- Uranüs Boğa burcunda sabit yapıları sarsıyor,
- Doğa ile insan iradesi arasında sert ve kaotik bir çatışma başlatıyordu.
Bu açı; teknik arızalar, insan kaynaklı ihmaller, enerji hataları ve bir anda parlayan olayları temsil eder. Yangınların yayılma hızı, müdahale eksikleri ve altyapı yetersizlikleri bu göksel gerilimle birebir örtüşüyordu.
Gökyüzü Uyarıyordu: Jüpiter, Satürn ve Neptün Gerginliği
Bu yaz Türkiye’nin içinden geçtiği en belirgin astrolojik görünüm, Jüpiter’in Yengeç burcundaki seyri sırasında, Koç burcundaki Satürn–Neptün kavuşumuna yaptığı kare açıydı.
📌 Jüpiter Yengeç’te: Doğayla olan bağımızı, toprak anaya duyduğumuz güveni ve korunma ihtiyacını büyüttü.
📌 Satürn–Neptün kavuşumu Koç’ta: Hem altyapı eksikliklerini hem de kriz anlarındaki yönetim zaaflarını simgeliyordu.
Bu görünüm, yalnızca fiziksel yangınları değil;
- Yönetimsel boşlukları,
- İhmal zincirlerini,
- Kolektif sorumluluk eksikliğini de gözler önüne serdi.
Bir rüya (Neptün) ile gerçeğin (Satürn) çatışmasıydı bu.
Ve bu çatışma, doğrudan halkın güven duygusunu sarstı.
Türkiye Haritası: Derinlerde Yanan Bir Başka Yangın
Astrolojik olarak Türkiye’nin doğum haritasına baktığımızda:
Jüpiter, natal Plüton’la kavuşuma ilerliyor.
Bu transit; ülkenin köklü dönüşümlerini, iktidar mekanizmalarının altüst oluşunu ve krizlerden doğan yeniden yapılanmayı tetikliyor.
- Jüpiter büyütür,
- Plüton ise dönüştürür – ve yakar.
Bu kavuşum, yalnızca fiziksel değil; siyasal ve toplumsal bir yangının da sinyalini veriyor.
Ayrıca Uranüs’ün İkizler burcuna geçişi, Türkiye’nin 12. evine denk geliyor.
12. ev; kontrol dışı krizler, doğal afetler, gizli düşmanlıklar ve kolektif travmalarla ilgilidir.
Uranüs burada:
- Şok edici olayları,
- Sistem dışı krizleri,
- Perde arkasındaki gerçeklerin açığa çıkmasını tetikler.
Bu yalnızca 2025 yazının değil; önümüzdeki birkaç yılın da altyapısını kuran bir geçiştir.
Son Söz: Gökten Gelen Ders
Bu satırları yazarken, Türkiye’nin dört bir yanında ormanlar hâlâ küllenmemişti.
Bir astrolog için gökyüzüne bakmak; sadece gezegenleri değil,
toprağın, doğanın ve insanın sesini de duymaya çalışmaktır.
Çünkü astroloji yalnızca yıldızlardan ibaret değil —
hayatın döngülerini, acılarını ve derslerini okuma biçimidir.
Bu yaz yaşananlar bize bir gerçeği yeniden hatırlattı:
Doğayla bağımız zedelendiğinde, insanlık refleksimiz de köreliyor.
Ağaçlar yandığında sadece doğa değil;
dayanışma, sorumluluk ve bilinç de büyük bir sınavdan geçiyor.
Ben bu yazıya sadece bir astrolojik analiz değil,
aynı zamanda kalpten bir çağrı bırakmak istedim:
Daha bilinçli, daha duyarlı, daha sorumlu bir kolektif uyanışa ihtiyacımız var.
Çünkü bu topraklar — her ne kadar yansa da —
yeniden yeşerebilmek için hâlâ bizden bir şey bekliyor.
Yorum bırakın